Refik Halit Karay 1888'de İstanbul'da doğdu. 1908'de katipliği bırakarak servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te çalışmaya başladı.. Refik Halit Karay kendisine ait olan Son Havadis Gazetesi ile de anılır. Fakat Son Havadis Gazetesi yalnızca 15 sayı kadar sürdürülebildi.
Refik Halit Karay Fecr-i Ati Topluluğu ile birlikte de anılır. Aynı zamanda Serveti Fünun'a da yazılar vermiştir. Refik Halit Karay'ın Kalem adındaki mizah dergisinde Kirpi takma ismi ile siyasi yazılar yazdığı da bilinir. Ardından bu mizah dergisinde yayımlanan yazıları Kirpinin Dedikleri adıyla bir kitapta toplandı. Hakkında birçok sürgün kararları verilse de Ziya Gökalp'in yardımlarıyla sürgünlüğü son buldu. Refik Halit Karay'ın bir yıl kadar süreyle Robert Koleji'nde Türkçe öğretmenliği yaptığı da bilinir.
Vakit, Tasvir-i Efkar, Zaman gazetelerinde makaleleri yayımlandı. İzmir'in işgalinden sonra yaşanan telgraf krizinde İstanbul hükümetini tutan Refik Halit, İstanbul işgalcilerin elinden kurtarıldıktan sonra Beyrut'a kaçtı. 150'likler listesine alındı Ve ihracı konusunda baskılar yapıldı. Tüm bu baskılar sonucunda Refik Halit Karay, Suriye'nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kaldı. Burada da boş durmadı. Halep'te yayımlanan Doğru Yol ve Vahdet gazetelerini yönetti af kanunu ile 1938 yılında Türkiye'ye döndü ve geçimini yazarak temin etmeye devam etti.Refik Halit Karay 1965 yılında İstanbul'da vefat etti.
Bir Yaz Günü Akdeniz kıyılarındaki bir Kasabanın manzarası tasvir edilir. Bu küçük Anadolu kasabasında iklim çok yumuşak geçmekte, yaz günlerinde ise her yeri şeftali kokuları sermektedir. Akşam üzerileri çoğu kasabaya yerleşmiş memurlar deniz kıyısına eğlenmeye giderler., türlü eğlenceler, yiyecekler, çalgılar bu akşamlarının vazgeçilmez alışkanlıkları olmuştur.
Burası Anadolu'nun Sadabadıdır. Sazlar çalınır, Gazeller okunur, her türlü keyif düşkünlüğü kol gezer. Bu kasabaya Tayini çıkan memurlar buranın zevki ve sefasına alışmakta, buraya yerleşerek havuzlu kameriyeli evler yaptırmaktadırlar. Devrin İstanbul'da hoş görmediği eğlenceler, burada rahatlıkla yapılmaktadır. Memurlar resmi işleri tamamı ile boşlamıştır.
Bu kasabaya yeni bir yazı işleri müdürü tayin edilir. Adı Agah olan yeni yazı işleri müdürü kasabaya geldiği ilk gün dairede ikindi vakti kimsenin olmamasına çok şaşırır. Öğle vakti dairede ki herkes şakalar yaparaktan Şakrak sahile inmektedir. Agah Bey bütün bunlara çok şaşırır. Kendisi idealist bir kişidir. Mülkiyeden çıktıktan sonra Avrupa'ya kaçmış Birgül İstanbul'a gelince 4 ay boyunca nezarete alınmış, daha sonra da Anadolu'ya bu işe atanmıştır. Bu memuriyetle kendini göstermeye ve bu köy düzeltmeye karar vermiştir. Sürekli çalışacaktır. Fakat kasabadaki herkes aksine tembel, miskin ve eğlence düşkünüdür.
Muhtar Ona ilk gün rahatına bakmasını söylemiştir. Evkaf memuru daha da ileri giderek eğlenmesi için tüm imkanları sürebileceğini ima etmiştir. Önceleri bu tekliflere direnmiş, köyde tek başına kalmasına rağmen eğlencelere katılmamıştır. Sıkıntıdan boğulmakta, Dairede kimse olmadığı için çalışamamaktadır. Hiçbir idealini gerçekleştirmeyeceğini anlamaya başlar. Bir gün muhasebeci da illa şeftali bahçelerine gelmesini ister. İkisi bir merkebe binerler. İğde, böğürtlen, şeftali ağaçları ile süslü, su sesleri içindeki bahçelere giderler. Sürekli yiyip içerler çok eğlenirler. Ertesi günü çok yorgun olduğu için Agah Bey işe gitmez...
Refik Halit Karay Fecr-i Ati Topluluğu ile birlikte de anılır. Aynı zamanda Serveti Fünun'a da yazılar vermiştir. Refik Halit Karay'ın Kalem adındaki mizah dergisinde Kirpi takma ismi ile siyasi yazılar yazdığı da bilinir. Ardından bu mizah dergisinde yayımlanan yazıları Kirpinin Dedikleri adıyla bir kitapta toplandı. Hakkında birçok sürgün kararları verilse de Ziya Gökalp'in yardımlarıyla sürgünlüğü son buldu. Refik Halit Karay'ın bir yıl kadar süreyle Robert Koleji'nde Türkçe öğretmenliği yaptığı da bilinir.
Vakit, Tasvir-i Efkar, Zaman gazetelerinde makaleleri yayımlandı. İzmir'in işgalinden sonra yaşanan telgraf krizinde İstanbul hükümetini tutan Refik Halit, İstanbul işgalcilerin elinden kurtarıldıktan sonra Beyrut'a kaçtı. 150'likler listesine alındı Ve ihracı konusunda baskılar yapıldı. Tüm bu baskılar sonucunda Refik Halit Karay, Suriye'nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kaldı. Burada da boş durmadı. Halep'te yayımlanan Doğru Yol ve Vahdet gazetelerini yönetti af kanunu ile 1938 yılında Türkiye'ye döndü ve geçimini yazarak temin etmeye devam etti.Refik Halit Karay 1965 yılında İstanbul'da vefat etti.
MEMLEKET HIKAYELERİ'NDEN ALINTILAR
Şeftali BahçeleriBir Yaz Günü Akdeniz kıyılarındaki bir Kasabanın manzarası tasvir edilir. Bu küçük Anadolu kasabasında iklim çok yumuşak geçmekte, yaz günlerinde ise her yeri şeftali kokuları sermektedir. Akşam üzerileri çoğu kasabaya yerleşmiş memurlar deniz kıyısına eğlenmeye giderler., türlü eğlenceler, yiyecekler, çalgılar bu akşamlarının vazgeçilmez alışkanlıkları olmuştur.
Burası Anadolu'nun Sadabadıdır. Sazlar çalınır, Gazeller okunur, her türlü keyif düşkünlüğü kol gezer. Bu kasabaya Tayini çıkan memurlar buranın zevki ve sefasına alışmakta, buraya yerleşerek havuzlu kameriyeli evler yaptırmaktadırlar. Devrin İstanbul'da hoş görmediği eğlenceler, burada rahatlıkla yapılmaktadır. Memurlar resmi işleri tamamı ile boşlamıştır.
Bu kasabaya yeni bir yazı işleri müdürü tayin edilir. Adı Agah olan yeni yazı işleri müdürü kasabaya geldiği ilk gün dairede ikindi vakti kimsenin olmamasına çok şaşırır. Öğle vakti dairede ki herkes şakalar yaparaktan Şakrak sahile inmektedir. Agah Bey bütün bunlara çok şaşırır. Kendisi idealist bir kişidir. Mülkiyeden çıktıktan sonra Avrupa'ya kaçmış Birgül İstanbul'a gelince 4 ay boyunca nezarete alınmış, daha sonra da Anadolu'ya bu işe atanmıştır. Bu memuriyetle kendini göstermeye ve bu köy düzeltmeye karar vermiştir. Sürekli çalışacaktır. Fakat kasabadaki herkes aksine tembel, miskin ve eğlence düşkünüdür.
Muhtar Ona ilk gün rahatına bakmasını söylemiştir. Evkaf memuru daha da ileri giderek eğlenmesi için tüm imkanları sürebileceğini ima etmiştir. Önceleri bu tekliflere direnmiş, köyde tek başına kalmasına rağmen eğlencelere katılmamıştır. Sıkıntıdan boğulmakta, Dairede kimse olmadığı için çalışamamaktadır. Hiçbir idealini gerçekleştirmeyeceğini anlamaya başlar. Bir gün muhasebeci da illa şeftali bahçelerine gelmesini ister. İkisi bir merkebe binerler. İğde, böğürtlen, şeftali ağaçları ile süslü, su sesleri içindeki bahçelere giderler. Sürekli yiyip içerler çok eğlenirler. Ertesi günü çok yorgun olduğu için Agah Bey işe gitmez...