İnsanoğlunun araştırma ve yeni şeyler bulma sevgisi üzere yaratılmış olması, ona bilgisel yapılarını geliştirme ve sürekli biçimde - doyma ve kanma sınırı olmaksızın -bilgilerini artırmaya doğru sürüklenme imkanı sağlar. Önceleri ilim nakle (aktarıma) dayanıyordu ve öğrenme-öğretme, zamanla bağlantılı eylemlerden ibaretti. Zira öğrenme ve öğretme bir öncekinin bir sonrakine öğretmesi şeklinde gerçekleşiyor, bir bilim adamının veya filozofun ölümüyle birlikte bildiği en değerli bilgiler de yok olup gidebiliyordu.
Dillerin alfabeleri ortaya çıkınca ve insan yazma nimetine kavuşunca bilgi, zaman alanından mekan alanına intikal etti ve ezberleme, belgeleme, başvurma ve yayınlama en geniş çerçevede fırsatlar alanına dönüştü. Böylece insanların, bilgilerini kişiyi dehşete düşürecek derecede geliştirme imkanları olmuş, insanlık için yeni bir tarih oluşmuştur.
1- İnsanı daha fazla öğrenmeye iten şey bilimin ta kendisidir. Çünkü bilgi ne kadar çoğalırsa, bilinmeyenler sahası o derece genişler, insan bilmediği şeylerin farkına daha çok varır. İlerlemenin kendisi, insanın bilgiye olan aşırı ihtiyacını arttırır. Çünkü bilgi bahçelerine dalmak, yeni yeni imkanlar, sahalar açar ve daha kapsamlı ilerleme için yeni saikler/dürtüler doğurur.

Kültürünün onur ve şerefini koruma eğilimindeki entelektüel insan, kültürünü süreklilik ve daimi yenilenme arz edecek bir tarzda tekrar oluşturmakla sorumludur. Sahip olduğu bilgilerin yeterli olduğunu hissettiğinde kendini gerileme ve çökme uçurumunun kenarına koyacaktır. Şayet bir sahada uzman ise sahasındaki bilimsel dev dalgalar onu kıyıya atacak, sonunda kendisini uzmanlık dışında bulacaktır.
Bırakın az kültürlü kimseyi, orta derecede bir kültüre sahip kimsenin dahi zihnî durumu, ilgisini açığa vursa bile iştirak edemediği teoriler, düşünceler ve ekoller kalabalığı nedeniyle bayağılaşır, gerileme/alçalma kaydeder. Çapı büyüyen bir topun temas yüzeyi genişlediği gibi cehaletimiz de bilginin genişlemesiyle birlikte genişler, artar. Bu her okuyucu için gittikçe artma kaydeden bir tehlike oluşturur.
Çünkü okuma yazma bilmeyen ve sınırlı bir kültüre sahip kimselerin yapabileceği iş ve meslekler hızla azalmaya devam ediyor. Kültür seviyelerini sürekli biçimde iyileştirmeyen fertlere sahip bir millet, kendini, başka milletlere tabi olmaya uygun ve onlar tarafından tüm alanlarda sömürülen bir millet olarak bulacaktır.
Kültürel ve medeniyetsel cehaletin yaygınlaşması Doğu toplumlarına sandığımızdan çok daha fazla sorunlar getirdi. Bu sorunlar sadece geçim ve üretim düzeyinde kalmayıp, aynı zamanda dini algılama düzeyinde de oldu. Çünkü yüksek bir medeni yapıya sahip olması nedeniyle edinilen değerler, ancak yüksek bir kültürel ve medeniyetsel tecrübe yoluyla mükemmel bir biçimde ortaya çıkar.

Geniş çaplı okuma ve çeşitli dallarda bilgi sahibi olma çabası ise, mukayese imkanı ve görüş sahasının genişlemesi sebebiyle onun kavrayışını kuvvetlendirir. Nitekim önceki bilginler de; ilim yolunda seyahat etmemiş, ayakları tozlanmamış düşünürün ilmine güvenmezlerdi. Çünkü sınırlı ve mevzi kazanımlar üzerine kurulu kül türel yapının tehlikelerini ve sakıncalarını idrak etmekteydiler.
Bu, önümüzdeki 12 yıl içinde çok daha büyük bir artış gösterecektir. Bir araştırmacı, “Çağdaş bir uzmanın, bilgilerinin %10-20’sinin eskidiğini/ihtiyarladığını ve bunları yenilemesi gerektiğini daima göz önünde bulundurması gerekir” demektedir. Bir başka araştırmacı da, ihtiyarlığın, gazetelere günlük %10, dergilere aylık %10, kitaplara da yıllık %10 oranında musallat olduğunu söylemektedir.
Bütün bunların ilacı ise, sürekli okuma ve takiptir. Böylece, bizdeki bilgiler gerileme kaydetmemiş, bilimsel gelişmenin yan etkileri olarak yaygınlaşan sapma ve vehimlere dalmamış oluruz.
Kafakalem.com
Kitap
Dillerin alfabeleri ortaya çıkınca ve insan yazma nimetine kavuşunca bilgi, zaman alanından mekan alanına intikal etti ve ezberleme, belgeleme, başvurma ve yayınlama en geniş çerçevede fırsatlar alanına dönüştü. Böylece insanların, bilgilerini kişiyi dehşete düşürecek derecede geliştirme imkanları olmuş, insanlık için yeni bir tarih oluşmuştur.
İNSAN NEDEN OKUMAK İSTER?
Her birimizi, hayat boyu öğrenmeye, okumaya ve beceriler kazanmaya iten bir çok etken var. Bunların bazılarını Şöyle sıralayabiliriz:1- İnsanı daha fazla öğrenmeye iten şey bilimin ta kendisidir. Çünkü bilgi ne kadar çoğalırsa, bilinmeyenler sahası o derece genişler, insan bilmediği şeylerin farkına daha çok varır. İlerlemenin kendisi, insanın bilgiye olan aşırı ihtiyacını arttırır. Çünkü bilgi bahçelerine dalmak, yeni yeni imkanlar, sahalar açar ve daha kapsamlı ilerleme için yeni saikler/dürtüler doğurur.

Kültürünün onur ve şerefini koruma eğilimindeki entelektüel insan, kültürünü süreklilik ve daimi yenilenme arz edecek bir tarzda tekrar oluşturmakla sorumludur. Sahip olduğu bilgilerin yeterli olduğunu hissettiğinde kendini gerileme ve çökme uçurumunun kenarına koyacaktır. Şayet bir sahada uzman ise sahasındaki bilimsel dev dalgalar onu kıyıya atacak, sonunda kendisini uzmanlık dışında bulacaktır.
Bırakın az kültürlü kimseyi, orta derecede bir kültüre sahip kimsenin dahi zihnî durumu, ilgisini açığa vursa bile iştirak edemediği teoriler, düşünceler ve ekoller kalabalığı nedeniyle bayağılaşır, gerileme/alçalma kaydeder. Çapı büyüyen bir topun temas yüzeyi genişlediği gibi cehaletimiz de bilginin genişlemesiyle birlikte genişler, artar. Bu her okuyucu için gittikçe artma kaydeden bir tehlike oluşturur.
OKUMAK PARA KAZANDIRIR MI?
2- Eskiden insanlarda gelir elde etme ve geçimini sağlamayla, elde edilen bilgi seviyesi/miktarı arasında bağ kurmaya dair güçlü bir his yoktu. Ancak bugün durum değişti.Çünkü okuma yazma bilmeyen ve sınırlı bir kültüre sahip kimselerin yapabileceği iş ve meslekler hızla azalmaya devam ediyor. Kültür seviyelerini sürekli biçimde iyileştirmeyen fertlere sahip bir millet, kendini, başka milletlere tabi olmaya uygun ve onlar tarafından tüm alanlarda sömürülen bir millet olarak bulacaktır.
İNSANLAR SADECE PARA KAZANMAK İÇİN OKUMAZ
3- Bugün sahip olduğumuz bilgi ve tecrübeler mutlak anlamda bir değere sahip değildir. Çünkü yeryüzünde yaşayanlar tek bir dünyayı oluşturuyorlar. Bu dünyanın her bir parçasının önemi ise daima, savunma, mücadele etme ve sorunları çözmedeki gücünden ve evrensel sahalarda sahip olduğu ağırlıktan doğmaktadır.Kültürel ve medeniyetsel cehaletin yaygınlaşması Doğu toplumlarına sandığımızdan çok daha fazla sorunlar getirdi. Bu sorunlar sadece geçim ve üretim düzeyinde kalmayıp, aynı zamanda dini algılama düzeyinde de oldu. Çünkü yüksek bir medeni yapıya sahip olması nedeniyle edinilen değerler, ancak yüksek bir kültürel ve medeniyetsel tecrübe yoluyla mükemmel bir biçimde ortaya çıkar.
KİTAP OKUMA İNSANIN ZİHİNSEL GELİŞİMİNİ SAĞLAR
4- İnsanî akıl daima işine uygun adet ve kurallar koymaya meyleder. Bu ise zamanla onun için bir çeşit çıkmaz teşkil eder. Bu çıkmazın materyalini ise tüm yönleriyle çevre oluşturur. İnsanın kültürü ne denli sığ, bilgi kaynağı ne kadar sınırlı olursa tasavvur sahası da o denli daralır, düşüncesi ve tarzı aşırı yüzeyselleşir, toplumundan aldığı hatalı birikimleri aşmaktan aciz kalır.
Geniş çaplı okuma ve çeşitli dallarda bilgi sahibi olma çabası ise, mukayese imkanı ve görüş sahasının genişlemesi sebebiyle onun kavrayışını kuvvetlendirir. Nitekim önceki bilginler de; ilim yolunda seyahat etmemiş, ayakları tozlanmamış düşünürün ilmine güvenmezlerdi. Çünkü sınırlı ve mevzi kazanımlar üzerine kurulu kül türel yapının tehlikelerini ve sakıncalarını idrak etmekteydiler.
BİLGİLER SÜREKLİ GÜNCELLENİR BİZ DE BU YÜZDEN OKUMALIYIZ
5- Korkunç bilgi patlaması, bilimsel araştırmaların, veriler yığınının sürekli genişleme kaydetmesi ve bunun direkt sonucu olan elimizdeki bilgilerin eskimesi, zaman aşımına uğraması. Bazı istatistikler, tüm bilimsel bilgilerin %90’ının son üç asırda elde edildiğini ortaya koymuştur.Bu, önümüzdeki 12 yıl içinde çok daha büyük bir artış gösterecektir. Bir araştırmacı, “Çağdaş bir uzmanın, bilgilerinin %10-20’sinin eskidiğini/ihtiyarladığını ve bunları yenilemesi gerektiğini daima göz önünde bulundurması gerekir” demektedir. Bir başka araştırmacı da, ihtiyarlığın, gazetelere günlük %10, dergilere aylık %10, kitaplara da yıllık %10 oranında musallat olduğunu söylemektedir.
BİLGİ ESKİR Mİ? KİTAP OKUMANIN SEBEPLERİNDEN Mİ?
Bilgilerin eskimesi farklı biçimlerde ortaya çıkar. Bazen bilginin yanlışlığının veya tam olmamasının ortaya çıkması, bazen yeni programlarla/planlarla uyuşmaması, bazı zamanlar ona verilen önem ve ilginin, bilgisel bir değerinin kalmamasından dolayı ortadan kalkması, bazen de yeniden okuma gerekliliği, yani önceki içeriğinden uzak bir şekilde yeniden üretilmesi zorunluluğu şeklinde tezahür eder.Bütün bunların ilacı ise, sürekli okuma ve takiptir. Böylece, bizdeki bilgiler gerileme kaydetmemiş, bilimsel gelişmenin yan etkileri olarak yaygınlaşan sapma ve vehimlere dalmamış oluruz.
Kafakalem.com
Kitap