Okumak bilgi kazanmanın en önemli vasıtası olduğuna, bilgi kazanmak da medeni ilerlemenin en önemli koşullarından biri olduğuna göre, bize düşen, okuma eylemini şahsi hayatımızda ve genelde bu toplumun hayatında yerleştirmek için gerekli her türlü çabayı sarf etmede cimri davranmamaktır. Çünkü mesele zaruriyetten olmayan lüks bir mesele değil, ölüm - kalım meselesidir. Şüphesiz okumayı günlük işlerimizden biri haline getirmemiz hiç de kolay olmayacaktır.
Çünkü bu, yaşantımızda ve alışkanlıklarımızda köklü değişiklikler istediği gibi, onun için para ve vakit ayırmamızı, tüm bunlardan önce bilgilenmeye dönük hedefleri ve dürtüleri gerektirir. Tüm bu zorluk ve meşakkatler olsa da önümüzde başka seçenek yoktur. İnsan olmanın şerefine ve bu dünyada bulunuşun gayelerine yaraşır bir hayat arzuladığımız sürece bunun külfetini memnuniyetle ve hoş bir yürekle yüklenmemiz gerekir.
Şimdi size, "oku” kültürünün yaygınlaşması için yapmamız gerektiğine inandığım en önemli hususları sunacağım:
Bunların yanında, kişinin, hayatının onu yerine getirmeye bağlı olmadığı, sadece takdir edilme, emniyet, yaşadığı ortam hakkında belli miktarda bilgi edinmek ve şık olmak gibi hayat tarzını iyileştirmeye, yaşamını rahat ve müreffeh kılmaya dayalı başka dürtü ve ihtiyaçları da vardır.
İnsan temel dürtüleriyle ilişkisinde hiçbir sorunla karşılaşmamış, ancak onun asıl problemi ikincil dürtülerine cevap vermede olmuştur. Çünkü medeniyet düzeyindeki geri kalmışlık kişiyi temel ihtiyaçlarını karşılamakla meşgul eder ve onun hayat tarzını iyileştirmeye ve mükemmellik basamaklarına itmeye yönelik duygularını zayıflatır. Bir çok insanı okumaya iten dürtünün bulunmayışının asıl sebebi işte budur. Toplum medeniyet yolunda büyük yol kat ettiğinde, mükemmele ulaşmaya gayret etme ve geri kalmış bir toplumun önemsiz ve ikincil kabul ettiği şeyleri önemseme yoluyla seviyelerini yükseltmeleri için fertlerine maddi ve manevî baskılar uygular.

Bu, bilgi âşıklığı ve onu elde etme yolunda çaba —eski dünyada da bilinmeyen- büyük bir destan yazan ilk İslam toplumlarında açık biçimde gördüğümüz bir husustur. Çünkü onlar bilime, Allah'a (c.c) yaklaştıran en büyük ibadetlerden biri olarak bakmış, onu zirveye ulaşmanın en iyi vasıtası olarak görmüşlerdir. Bu ise bugünkü gelişmiş toplumlarda gördüğümüz/karşılaştığımız bir husustur.
Okumadan kaçma probleminin nihai çözümü, medeniyet düzeyindeki geri kalmışlığın pençesinden kurtulmak olmakla birlikte, özellikle yeni yetişen gençleri bu yolda ileriye doğru adım atmaya itme imkanı bulunan öğrenci birlikleri/kuruluşları, okullar, üniversiteler, kültür kulüpleri, halk kütüphaneleri, kültürel kuruluşlar/cemiyetler... gibi müesseseler vardır. Öyle inanıyorum kin her şehrimiz, görevi okumaya teşvik ve kitap temini olan, "Hasta Dostları” ve "Çevreyi Koruma” kuruluşları tarzında bir cemiyet veya kuruluşun bulunmasına layıktır.
İyi bir eğitimin başlangıcı da evvela evde başlar. Ebeveynler tabii terbiyecilerdir. Bu sebeple onların ilme önem vermeleri çocuklarının öğrenim meselesi karşısındaki psikolojik tavırlarının gelişmesinde, onlarda okuma alışkanlığının oluşmasında kesin bir etkendir. Onlar, istedikleri takdirde, çocuklarına görülenleri vasfetmek, mukayese yapmak, farklı şeyleri birbirinden ayırt ettirmek vs. suretiyle onlarda gözlemleme, dinleme, dikkat etme hissini oluşturabilir, melekelerini geliştirebilirler. Ayrıca evlatlarına, günlük hayatlarında tertip, düzen ve planlama ruhunu ekebilirler.
Çocuğa, ona zevk veren, yaratıcı hayalciliğini geliştiren, dil, değerler ve diğer bağlar hususunda ders ve ibretler veren bir hikaye anlatmak veya bir masal okumak çok faydalıdır. Resimli kitap serisi satın almanın da tüm zikrettiklerimizde büyük önemi vardır. Bunun yanı sıra evde zengin bir kütüphanenin bulunmasının çocuğu okumaya yönlendirmede büyük etkisi olacaktır.

Daha sonra ebeveynin evde başladığına devam etme ve onu geliştirme hususunda öğretim kuruluşlarının görevi gelmektedir. Okullarımız ve üniversitelerimiz bilgi aktarmayı bırakıp öğrenciyi kaynaklara ve ansiklopedilere başvurmaya, bazı kitapları özetlemeye, ondan bazı konulan sunmaya yeni kitaplar etrafında tartışmaya ve görüş alışverişinde bulunmalıyız.
Alaz ve lezzet duyunca oluşur. Bu da ancak, okuma eylemi bir tür keşif/buluş, bir tür aklı geliştirme ve anlama dairesini genişletmeden ibaret olduğunda mümkün olur. Tüm bunlar ise, öğrencinin sorumlu tutulduğu bilimsel derslerle nasıl ilişkiye geçileceği hususunda yeni bir yönteme sahip olunmasına bağlıdır.
Okuma kabiliyetimiz sürekli okuma sayesinde üstün maharete dönüşebilir. Yine tekrar ve alıştırma, bizde bilme sevgisini ikinci mizacımız/tabiatımız yapabilir.
Kitap dostlarının bir birliğinin olması önemlidir. Bu birliğin görevi kitapları temin etmek, bunlara mümkün olduğunca çok insanın ulaşmasını sağlamak, bunun için fuarlar düzenlemek, kullanılmış kitap piyasasını canlandırmak, temel ve kaynak kitapları ucuz fiyata mal edilecek şekilde halk kitapları olarak basmak, insanlara ucuz fiyata temin etmenin mümkün olması için bazı değerli kitaplara destek fonu oluşturmak olacaktır. Bu birlik ayrıca, kitapları sembolik/ucuz bir fiyata kiraya verme düşüncesini yayacak, zenginleri, evlerinin yanında, okuma tutkunlarının her türlü kitabı ve okumalarına yardımcı olacak bir ortamı bulacakları ek yapılar inşa etmeye teşvik edecektir.

Kitapların ödünç verilmesi ve ilmî kuruluşlar arasında karşılıklı değişim yapılması noktasında hizmet verecek kuruluşlar oluşturmak. Çünkü böylesi bir aktif kuruluş -bazı gelişmiş ülkelerdekine benzer biçimde- halihazırdaki kitaplardan azami istifadeyi sağlayacak, çok sayıda kütüphane kurma ihtiyacını azaltacaktır. Bunun için de posta hizmetlerinin desteklenmesi zorunludur.
Üniversitelerin ve çeşitli ilmi kuruluşların kâr amaçlamaksızın, sadece bilgi yaymak ve insanlara bilgilenme ve kitap okumada yardımcı olmak maksadıyla, çeşitli dallarda cep kitapları' şeklinde kitaplar basmaları.
Her ailenin aylık gelirinin %20'sini orta hacimde kitapları satın almaya ayırıp, evinde uzun ömürlü değerli bir kitaplık oluşturması.
Son olarak şunu söylemek gerekiyor: Kitabın şu halimizi değiştirme ve konumumuzu güçlendirme hususunda önemli ve merkezi bir yer işgal ettiğini görünceye kadar tüm söylediklerimiz hep temennide kalmaya devam edecektir.
Zamanı hissetmek bir medeniyet ürünüdür. Çağını yaşamayan, çağın ritmini hissetmeyen kimsenin bugün kendisine vaktin önemi, onu düzenlemenin, ondan verim almanın, onu korumanın ehemmiyeti hakkında söylenenleri tam anlaması zordur. Bu, geri kalmışlığın birçok karakterinden biridir.
Vakit, kendisinden hayatın yapıldığı materyaldir. Elbette onu saçıp savurarak harcayanlar, ona gereği gibi muamele ettikleri hususunda çok deliller ve gerekçeler icat edeceklerdir. Halbuki objektif insanlar vakti mükemmel biçimde kullanmanın imkansız olduğunu bilirler.
Bu yüzden bu hususta kendilerini daima tefritle, gevşeklikle suçlarlar. Bizden birisi bir hafta boyunca yaptıklarını, vaktini nasıl değerlendirdiğini yazdığı bir defter tutsa, faaliyetlerinin en az %2'sinin hiçbir hedefe hizmet etmediğini, kendisine hiçbir fayda sağlamadığını ve bir anlamı olmadığını görür. Biz her gün yaptığımız telefon konuşmalarını iyice incelesek, bunlardan birçoğuna gerek bulunmadığını, konuşulanların çoğunun gereksiz olduğunu görürüz.
Ben, hayatımızın sadece bu yönünü düzene koyduğumuzda bunun bize günlük en az, kitap okumak suretiyle kültürümüzü geliştirmede kullanacağımız yarım saat kazandıracağına eminim.
Okumayanların temel sorunu bazen, kendi yaşamlarına onunla baskı kuracakları, gayret ve enerjilerini o yönde sarf edecekleri herhangi bir hedefe, ilkeye veya önceliklere sahip olmamalarıdır. Okumak için zaman arayışı içinde olduğumuz şu vakitte, her birimizin dinamizminin zirvesinde olduğu günümüzün altın saatini ortaya koymak, faydalı olacaktır. Ta ki belirlediğimiz bu vakitten yaratıcı düşünme, zor konuları okuma veya işlerimizi planlamada istifade edelim.
Bazı insanlar her gün kendilerine, "sakin vakit” adını verdikleri ve onda hiçbir ziyaretçiyi kabul etmeyip, hiçbir telefona cevap vermeyip, ev halkından kimseyle konuşmadıkları bir vakit ayırırlar. Bir yazar da, her gün belli bir saatte uzlete çekilir, hizmetçisine, "İçinde bulunduğumuz binanın yanması hariç, bana hiçbir şeyi haber verme" derdi.
Her birimiz kendimize "Şimdi yapıp da ileride yapamayacağım işler nelerdir?" veya "Önemli ve başka işlere göre öncelikli olan şimdi yapabileceğim iş nedir?" diye sorduğumuzda, her birimiz birçok faydalı iş yapmaya yeterli vakit bulacak ve bugün toplumumuzdaki insanların hayatını kuşatan karmaşa ve tembellik büyük oranda ortadan kalkacaktır.
Vakitle ilişkideki davranış tarzını değiştirmek, zamana ihtiyaç duyar. O yüzden konunun üzerine ısrarla gitmeli, ümidimizi kaybetmemeliyiz.
Kitap
Çünkü bu, yaşantımızda ve alışkanlıklarımızda köklü değişiklikler istediği gibi, onun için para ve vakit ayırmamızı, tüm bunlardan önce bilgilenmeye dönük hedefleri ve dürtüleri gerektirir. Tüm bu zorluk ve meşakkatler olsa da önümüzde başka seçenek yoktur. İnsan olmanın şerefine ve bu dünyada bulunuşun gayelerine yaraşır bir hayat arzuladığımız sürece bunun külfetini memnuniyetle ve hoş bir yürekle yüklenmemiz gerekir.
Şimdi size, "oku” kültürünün yaygınlaşması için yapmamız gerektiğine inandığım en önemli hususları sunacağım:
KİTAP OKUYABİLMEK İÇİN GEREKLİ OLANLAR: GÜDÜ / DÜRTÜ / İTİCİ GÜÇ
Kişinin hayatı birçok dürtülere kulak vermeye, birtakım temel ihtiyaçlara cevap vermeye bağlı olmaya devam eder. Bireyin yaşamının yiyecek, içecek ve havadan kendine yeteni asgari miktarda almaksızın devam etmesi imkansızdır.Bunların yanında, kişinin, hayatının onu yerine getirmeye bağlı olmadığı, sadece takdir edilme, emniyet, yaşadığı ortam hakkında belli miktarda bilgi edinmek ve şık olmak gibi hayat tarzını iyileştirmeye, yaşamını rahat ve müreffeh kılmaya dayalı başka dürtü ve ihtiyaçları da vardır.
İnsan temel dürtüleriyle ilişkisinde hiçbir sorunla karşılaşmamış, ancak onun asıl problemi ikincil dürtülerine cevap vermede olmuştur. Çünkü medeniyet düzeyindeki geri kalmışlık kişiyi temel ihtiyaçlarını karşılamakla meşgul eder ve onun hayat tarzını iyileştirmeye ve mükemmellik basamaklarına itmeye yönelik duygularını zayıflatır. Bir çok insanı okumaya iten dürtünün bulunmayışının asıl sebebi işte budur. Toplum medeniyet yolunda büyük yol kat ettiğinde, mükemmele ulaşmaya gayret etme ve geri kalmış bir toplumun önemsiz ve ikincil kabul ettiği şeyleri önemseme yoluyla seviyelerini yükseltmeleri için fertlerine maddi ve manevî baskılar uygular.

Bu, bilgi âşıklığı ve onu elde etme yolunda çaba —eski dünyada da bilinmeyen- büyük bir destan yazan ilk İslam toplumlarında açık biçimde gördüğümüz bir husustur. Çünkü onlar bilime, Allah'a (c.c) yaklaştıran en büyük ibadetlerden biri olarak bakmış, onu zirveye ulaşmanın en iyi vasıtası olarak görmüşlerdir. Bu ise bugünkü gelişmiş toplumlarda gördüğümüz/karşılaştığımız bir husustur.
Okumadan kaçma probleminin nihai çözümü, medeniyet düzeyindeki geri kalmışlığın pençesinden kurtulmak olmakla birlikte, özellikle yeni yetişen gençleri bu yolda ileriye doğru adım atmaya itme imkanı bulunan öğrenci birlikleri/kuruluşları, okullar, üniversiteler, kültür kulüpleri, halk kütüphaneleri, kültürel kuruluşlar/cemiyetler... gibi müesseseler vardır. Öyle inanıyorum kin her şehrimiz, görevi okumaya teşvik ve kitap temini olan, "Hasta Dostları” ve "Çevreyi Koruma” kuruluşları tarzında bir cemiyet veya kuruluşun bulunmasına layıktır.
KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI EDİNMEK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?
Başlangıçlar daima meşakkatlidir. Yolun en zor merhalesi ilk merhaledir. Birçok insan, herhangi bir işe veya projeye başlarken büyük zorluk çeker. Çünkü başta çabasının meyvesi azdır ve vakti istediği gibi değerlendirememektedir. Kimimiz hiçbir kıymeti/önemi olmayan bir şey için uzun zaman harcadığımızı hissederiz. Ancak hangi iş olursa olsun yolun başını geçtikten sonra kolaylaşır. Örneğin bir araba başta, motoru tam ısınmadığından yavaş yavaş giderken, zaman geçtikçe hızı daha da yükselir.İyi bir eğitimin başlangıcı da evvela evde başlar. Ebeveynler tabii terbiyecilerdir. Bu sebeple onların ilme önem vermeleri çocuklarının öğrenim meselesi karşısındaki psikolojik tavırlarının gelişmesinde, onlarda okuma alışkanlığının oluşmasında kesin bir etkendir. Onlar, istedikleri takdirde, çocuklarına görülenleri vasfetmek, mukayese yapmak, farklı şeyleri birbirinden ayırt ettirmek vs. suretiyle onlarda gözlemleme, dinleme, dikkat etme hissini oluşturabilir, melekelerini geliştirebilirler. Ayrıca evlatlarına, günlük hayatlarında tertip, düzen ve planlama ruhunu ekebilirler.
Çocuğa, ona zevk veren, yaratıcı hayalciliğini geliştiren, dil, değerler ve diğer bağlar hususunda ders ve ibretler veren bir hikaye anlatmak veya bir masal okumak çok faydalıdır. Resimli kitap serisi satın almanın da tüm zikrettiklerimizde büyük önemi vardır. Bunun yanı sıra evde zengin bir kütüphanenin bulunmasının çocuğu okumaya yönlendirmede büyük etkisi olacaktır.

Daha sonra ebeveynin evde başladığına devam etme ve onu geliştirme hususunda öğretim kuruluşlarının görevi gelmektedir. Okullarımız ve üniversitelerimiz bilgi aktarmayı bırakıp öğrenciyi kaynaklara ve ansiklopedilere başvurmaya, bazı kitapları özetlemeye, ondan bazı konulan sunmaya yeni kitaplar etrafında tartışmaya ve görüş alışverişinde bulunmalıyız.
Alaz ve lezzet duyunca oluşur. Bu da ancak, okuma eylemi bir tür keşif/buluş, bir tür aklı geliştirme ve anlama dairesini genişletmeden ibaret olduğunda mümkün olur. Tüm bunlar ise, öğrencinin sorumlu tutulduğu bilimsel derslerle nasıl ilişkiye geçileceği hususunda yeni bir yönteme sahip olunmasına bağlıdır.
Okuma kabiliyetimiz sürekli okuma sayesinde üstün maharete dönüşebilir. Yine tekrar ve alıştırma, bizde bilme sevgisini ikinci mizacımız/tabiatımız yapabilir.
OKUYAMIYORUM DİYENLERE TAVSİYELERDEN KİTAP TEMİNİ
Okumanın bu toplumun büyük çoğunluğu nezdinde hiçbir öneme sahip olmaması nedeniyle, sürekli biçimde kitapların pahalılığından ve satın almak için gerekli paranın bulunmamasından yakınmalar işitiyoruz. Sınırlı bir kesimin, işsizliği veya ailesinin kalabalık oluşu sebebiyle kitap almaya güç yetiremediğinden şüphe etmiyoruz. Fakat çoğu insanların hayatlarını irdelediğimizde, kitap vs. parasını temin edememede birinci derecedeki sorumlunun, onlardaki düzensiz para ekonomisi olduğunu görürüz.Kitap dostlarının bir birliğinin olması önemlidir. Bu birliğin görevi kitapları temin etmek, bunlara mümkün olduğunca çok insanın ulaşmasını sağlamak, bunun için fuarlar düzenlemek, kullanılmış kitap piyasasını canlandırmak, temel ve kaynak kitapları ucuz fiyata mal edilecek şekilde halk kitapları olarak basmak, insanlara ucuz fiyata temin etmenin mümkün olması için bazı değerli kitaplara destek fonu oluşturmak olacaktır. Bu birlik ayrıca, kitapları sembolik/ucuz bir fiyata kiraya verme düşüncesini yayacak, zenginleri, evlerinin yanında, okuma tutkunlarının her türlü kitabı ve okumalarına yardımcı olacak bir ortamı bulacakları ek yapılar inşa etmeye teşvik edecektir.

Kitapların ödünç verilmesi ve ilmî kuruluşlar arasında karşılıklı değişim yapılması noktasında hizmet verecek kuruluşlar oluşturmak. Çünkü böylesi bir aktif kuruluş -bazı gelişmiş ülkelerdekine benzer biçimde- halihazırdaki kitaplardan azami istifadeyi sağlayacak, çok sayıda kütüphane kurma ihtiyacını azaltacaktır. Bunun için de posta hizmetlerinin desteklenmesi zorunludur.
Üniversitelerin ve çeşitli ilmi kuruluşların kâr amaçlamaksızın, sadece bilgi yaymak ve insanlara bilgilenme ve kitap okumada yardımcı olmak maksadıyla, çeşitli dallarda cep kitapları' şeklinde kitaplar basmaları.
Her ailenin aylık gelirinin %20'sini orta hacimde kitapları satın almaya ayırıp, evinde uzun ömürlü değerli bir kitaplık oluşturması.
Son olarak şunu söylemek gerekiyor: Kitabın şu halimizi değiştirme ve konumumuzu güçlendirme hususunda önemli ve merkezi bir yer işgal ettiğini görünceye kadar tüm söylediklerimiz hep temennide kalmaya devam edecektir.
KİTAP OKUMAYA ZAMAN AYIRMAK
İnsanların %80'inden çoğu ayda bir kitap bile okumuyor. Buna, okumak için vakitlerinin olmadığı, günlük işlerinin uzun zaman aldığı, bu işlerin çok yorucu olup, sonra uzun bir dinlenmeye gerek duyurduğu, geriye kalan kısa süreyi ise çocuklarına derslerinde yardımda harcadıkları mazeretini ileri sürerler. insanların beyan ettikleri daha nice mazeretler vardır. Bununla birlikte gönüllerinde bir türlü atamadıkları bir fısıltı (itiraf fısıltısı) vardır. "Daha doğrusu insan kendini iyi görür (bilir), birtakım özürler ortaya atsa da" (Kıyamet, 14-15).Zamanı hissetmek bir medeniyet ürünüdür. Çağını yaşamayan, çağın ritmini hissetmeyen kimsenin bugün kendisine vaktin önemi, onu düzenlemenin, ondan verim almanın, onu korumanın ehemmiyeti hakkında söylenenleri tam anlaması zordur. Bu, geri kalmışlığın birçok karakterinden biridir.
Vakit, kendisinden hayatın yapıldığı materyaldir. Elbette onu saçıp savurarak harcayanlar, ona gereği gibi muamele ettikleri hususunda çok deliller ve gerekçeler icat edeceklerdir. Halbuki objektif insanlar vakti mükemmel biçimde kullanmanın imkansız olduğunu bilirler.
Bu yüzden bu hususta kendilerini daima tefritle, gevşeklikle suçlarlar. Bizden birisi bir hafta boyunca yaptıklarını, vaktini nasıl değerlendirdiğini yazdığı bir defter tutsa, faaliyetlerinin en az %2'sinin hiçbir hedefe hizmet etmediğini, kendisine hiçbir fayda sağlamadığını ve bir anlamı olmadığını görür. Biz her gün yaptığımız telefon konuşmalarını iyice incelesek, bunlardan birçoğuna gerek bulunmadığını, konuşulanların çoğunun gereksiz olduğunu görürüz.
Ben, hayatımızın sadece bu yönünü düzene koyduğumuzda bunun bize günlük en az, kitap okumak suretiyle kültürümüzü geliştirmede kullanacağımız yarım saat kazandıracağına eminim.
Okumayanların temel sorunu bazen, kendi yaşamlarına onunla baskı kuracakları, gayret ve enerjilerini o yönde sarf edecekleri herhangi bir hedefe, ilkeye veya önceliklere sahip olmamalarıdır. Okumak için zaman arayışı içinde olduğumuz şu vakitte, her birimizin dinamizminin zirvesinde olduğu günümüzün altın saatini ortaya koymak, faydalı olacaktır. Ta ki belirlediğimiz bu vakitten yaratıcı düşünme, zor konuları okuma veya işlerimizi planlamada istifade edelim.
Bazı insanlar her gün kendilerine, "sakin vakit” adını verdikleri ve onda hiçbir ziyaretçiyi kabul etmeyip, hiçbir telefona cevap vermeyip, ev halkından kimseyle konuşmadıkları bir vakit ayırırlar. Bir yazar da, her gün belli bir saatte uzlete çekilir, hizmetçisine, "İçinde bulunduğumuz binanın yanması hariç, bana hiçbir şeyi haber verme" derdi.
Her birimiz kendimize "Şimdi yapıp da ileride yapamayacağım işler nelerdir?" veya "Önemli ve başka işlere göre öncelikli olan şimdi yapabileceğim iş nedir?" diye sorduğumuzda, her birimiz birçok faydalı iş yapmaya yeterli vakit bulacak ve bugün toplumumuzdaki insanların hayatını kuşatan karmaşa ve tembellik büyük oranda ortadan kalkacaktır.
Vakitle ilişkideki davranış tarzını değiştirmek, zamana ihtiyaç duyar. O yüzden konunun üzerine ısrarla gitmeli, ümidimizi kaybetmemeliyiz.
KİTAP OKUMA ORTAMINI HAZIRLAMAK
Anlama ve kavrama imkanıyla okuma eyleminin yerine getirildiği ortam ve okuyucunun hali arasında sıkı bir ilişki/bağ vardır. Okuyucunun rahatsız edici bir oturuşu, okumaya uygun olmayan bir yer okumanın devam etmesi imkanını azaltır, okumadan elde edilecek yararın sınırlı olmasına yol açar. Okumak için uygun bir ortamın hazırlanması için olması gereken birtakım şartlar vardır. Bazıları şunlardır:- a) Ders çalışma yeri tertipli-düzenli ve güzel olup insana huzur ve rahatlık vermelidir. Bu, okumak için özel bir oda veya bir odada belli bir yer tahsis etmeyi gerektirir. Darmadağınık veya ihtiyaç duyulmayan eşyalarla dolu bir yer hüzün ve keder verir, oradan çıkma/ayrılma arzusu doğurur.
- Okuma işi bittiğinde kişiyi oraya tekrar dönmeye iten şeylerden biri, yerin okumaya uygun halde olmasıdır. Bazı insanlar üzerinde çalıştığı masayı son derece dağınık bırakırlar ve oraya tekrar dönmekten nefret duygusu içinde olurlar. Bu sebeple okuyucunun, çalışmanın son dakikalarını yeri/mekanı düzenlemeye, bir sonraki kitap okuma saatine hazırlık yapmaya ayırması uygun bir harekettir.
- b) Okuyucunun, dinamikliğini muhafaza edip uzun süre okumaya devam edebilmesi için okuma odası sağlıklı, havadar, iyi aydınlatılmış olmalı, ısısı 15-21 derece olmalıdır.
- c) Bazı insanlar mekanın sakinliğine, insanlardan uzak bir yerde çalışmaya önem vermezler. Bu ise zihnin berraklığını ve konsantre olma gücünü yok eder. Bu sebeple okuma mekanının evin içindeki veya dışındaki her türlü gürültüden uzak olması gerekir. Aksi takdirde okuma eğlenceyle, çalışma boşa vakit geçirmeyle karışır.
- ç) Sandalye rahat ve çalışma masasına uygun olmalıdır. Okumaya başlayacak kişi okuma esnasında ihtiyaç duyacağı araç-gereçleri, gözlükleri ve kitapları/kaynakları masanın üzerine koymalıdır. Böylece oturup kalkmayla vakit kaybetmemiş, kendine okumayı bırakma fırsatı tanımamış olur.
- e) Önemli olan ne çalışma odasında uzun süre oturmak, ne de çok kitap okumuş olmaktır. Asıl önemli olan topladığımız meyve, elde ettiğimiz üründür. Bu bize, okuma esnasında belli oranda dinamizm ve rahatlık halini muhafaza etmeye büyük gayret içinde olmamızı gerekli kılar. Bu ise ancak dinlenmek için belli vakitler ayırıp, o süre boyunca düşünme ve bilgilerle alış-veriş yapma dışında meşguliyetlere yönelmekle gerçekleşir. Nitekim bir yürüyüş takımı her bir saatlik yürüme sonunda on dakika dinlenirse, gün boyunca yürüyebilir.
- f) Verimli okuma, onun için program yapmamıza, düşünüp kafa yormamıza, sabredip çaba sarf etmemize değecek bir şeydir. Çünkü okuma, varlığımızı yeniden şekillendiren en önemli etkenlerden biridir.
Kitap